Kimilerine göre en bıçak sırtı, kimilerine görey de en sert seçim süreçlerinden birini yaşıyor Türkiye. Kim ne derse desin, siyasi tarihimizde çok önemli bir virajda olduğumuz aşikar. Süreç kritik… Haliyle siyasi liderlerin her sözü, her adımı da öyle… O nedenle siyasetçiler büük bir titizlikle vaatlerini, söylemlerini dizayn etti. Her bir lider seçmene kendi üslubu ve yöntemiyle ulaşmayı tercih etti. İşte ön plana çıkan liderlerin vaatleri, söylemleri ve seçim sürecinden akılda kalanlar…
RECEP TAYYİP ERDOĞAN: YERLİ VE MİLLİ LİDER
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim süresince, 21 yıllık iktidarının devamı için beklenildiği üzere istikrar vurgusu yaptı. Bu vurguyu altılı masanın kaos getireceği savı üzerinden güçlendirmeye çalıştı. Geçmişin koalisyon hükümetleri hafızasını canlı tutmaya çalıştı. Erdoğan’ın şu ifadeleri iyi bir örnek: ‘’Türkiye iki başlılığa ağır bedeller ödedi. Muhalefet 6 başlı yürütme peşinde. Biz ülkemizi siyasi ve sosyal kaostan çıkardık. Milletimizi vesayet cenderesinden kurtardık. Bunlar kendi vesayetlerini inşa etmeye çalışıyorlar.’’
Erdoğan istikrar vurgusunu FETÖ ve PKK gibi terör örgütleriyle mücadele mesajlarıyla perçinlemeyi hedefledi. Gerek MİT’in sınır ötesinde, gerekse yurt içinde düzenlenen operasyonlarla terörün belinin kırıldığı mesajı sık sık verildi.
Erdoğan bu mesajlarını Türk savunma sanayiindeki atılımlarla desteklemeye çalıştı. SİHA’lar, ilk insansız savaş uçağı Kızılelma, dünyanın en ilk SİHA gemisi TCG Anadolu, yerli üretim helikopter motoru gibi icraatlerle ‘kendi öz kaynaklarıyla yaratılan güçlü ordu’ mesajı verildi.
Bu atılımların Z kuşağının ilgisini de çekebilmesi için ‘Teknofest kuşağı’ söylemi oluşturuldu.
Ekonomik kriz, seçmen için bu seçimin kuşkusuz en önemli başlığı. Erdoğan, krizin kendi döneminde patlak vermesine rağmen, ‘krizi biz çözeriz’ mesajıyla, topu göğsünde yumuşatmayı hedefledi. Bu noktada Erdoğan’ın bu hafta içerisinde Kırklareli’de sarf ettiği şu cümleleri hatırlatmakta fayda var: ‘’Ülkemizin demokrasi ve kalkınma hamlelerini nasıl biz gerçekleştirdiysek bugün de milletimizin hangi meselesi varsa yine biz çözeriz. Kira meselesini de, çarşı pazarda kimi ürünlerde ortaya çıkan aşırı fiyat artışını da hal yoluna yine biz koyarız.’’
Krizi biz çözeriz sloganını destekleyen en önemli unsurlardan biriyse, doğalgaz ve petrol keşifleri oldu. Tıpkı savunma sanayiinde olduğu gibi öz kaynaklarla güçlenen Türkiye iddiası, Karadeniz’de yapılan doğalgaz keşfi ve son açıklanan petrol ‘’müjdesi’’yle desteklendi. Seçimin hemen öncesinde evlere bedava doğalgaz verilmesi ve üzerinde SIFIR yazan faturaların hanelere ulaşması, önemli bir seçim yatırımıydı.
Erdoğan’ın seçim pankarlarında da sık sık yer alan Güçlü Türkiye vurgusu sadece sınırlarımız içi için geçerli değil. Vurgunun aslında önemli bir kısmını, ‘’dünyada oyun kurucu lider ve ülke’’ sloganı oluşturuyor. Erdoğan’ın bölgesel ve dünya meselerinde arabulucu rolü özellikle Ukrayna kriziyle ön plana çıktı. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği sürecinde Türkiye’nin koyduğu şerh, Ankara’sız büyük siyasetin artık dizayn edilemediği konusunda Erdoğan’ın elini güçlendirdi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU: GENÇLERİN DEMOKRAT DEDESİ
6’lı masanın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim kampanyasının büyük bir kısmını ekonomi, demokrasi ve yolsuzluklara ayırdı. Haliyle, Erdoğan’ın istikrar vurgusunun aksine, ‘düzeni değiştirme’ vaat etti. Hemen şu ifadelerini hatırlayalım:
“Düzeni değiştireceğiz, aksi halde siyaset yapmamızın bir anlamı yok. Bu seçim, bildiğimiz klasik bir seçim değil. Bu seçim, Türkiye’nin var olma-yok olma seçimidir. Demokrasi ya var olacak ya demokrasi yok olacak.”
Kılıçdaroğlu’nun seçim sürecinde belki de en çok zikrettiği ifade ‘’beşli çete’’ oldu. Yolsuzluk vurgusunu en büyük kamu ihalelerini alan 5 büyük şirket üzerinden yürüten Kılıçdaroğlu yolsuzluğa karşı ‘hakça düzen’ vaat etti.
Kılıçdaroğlu’nin bir diğer iddasıysa, Hazine’den 418 milyar dolar çalındığı oldu, CHP lideri bu parayı iade edeceği vaadini de sık sık yineledi: “İster beşli çete olun ister elli beşli çete olun; kim soyduysa, kim kul hakkı yediyse hepsinin hesabını soracağım ve o paraların tamamını getireceğim. Gidecekler beyefendiler Amerika’da Manhattan’da gökdelen yapacaklar, Muhammed Ali Clay’ın çiftliğini satın alacaklar, Londra’da villalar yapacaklar; Bay Kemal bunu seyredecek… Yerler mi? Yemezler. Hepsini son sentine kadar getireceğim. Ben sırtımı asla oraya dayamadım ki. Benim güvendiğim halk var. Namuslu insanları var”
Bu seçimlerde ilk kez oy kullanacak yaklaşık 5 milyon genç seçmen de- yani Z kuşağı- Kılıçdaroğlu’nun hedef kitlesi. ‘Gençlerin demokrat dedesi’ sloganıyla genç seçmene seslenen Kılıçdaroğlu, oyun konsollarından ÖTV almamadan, ucuza internete kadar pek çok vaadi sıraları. Belki de en önemli vaatlerinden biri şu oldu: “Gençler size öyle bir özgürlük alanı vereceğim ki, en rahat Bay Kemal’i eleştireceksiniz.”
Dış politika konusundaysa Kılıçdaroğlu’nun en sık vurgularından biri Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönderilmesi ve Batı’yla yakınlaşma oldu. Kılıçdaroğlu’nun BBC’ye verdiği röportajda sarf ettiği şu sözler dikkat çekici: ‘’Kremlin’le değil Batı’yla ilişkiler öncelikli hale gelecek. Medeni dünyanın bir parçası olmak istiyoruz. Özgür bir medya ve tam bağımsız bir yargı istiyoruz. Erdoğan böyle düşünmüyor. Daha da otoriter olmak istiyor. Benimle Erdoğan arasındaki fark, siyahla beyaz arasındaki fark gibi.”
MERAL AKŞENER: TÜRKİYE’NİN ‘’DEMİR LADY’’Sİ
İYİ Parti lideri Akşener, bu seçim sürecinin belki de- Muharrem İnce’yle birlikte- en çok tartışılan lideri oldu. Nedeni, 6’lı masadan kalkması, ve masaya dönüşü süresince yaşananlar…
Hafızaları tazeleyelim… Akşener, Kılıçdaroğlu’nun masadaki diğer liderler tarafından aday gösterilmesinden sonra şu sözlerle masadan kalkmıştı: ”Görüş ve önerilerimiz kesin bir biçimde reddedildi. Bu aşamada 6’lı masa bir ortak akıl platformu olmaktan çıktı.Partimiz bir dayatmaya mecbur bırakıldı, buna boyun eğmeyiz. İmamoğlu ve Yavaş, millet sizi göreve çağırıyor.’’
Akşener’in masaya dönmesiyle sonuçlanan o üç günlük süreçte çokça elekştirildi, masanın içindeki Truva atı olmakla suçlandı. Kimi kamuoyu araştırmacılarına göre Akşener ve İYİ Parti bu kriz süreci nedeniyle onarılamaz bir yara aldı, kimilerine göreyse gönülleri tekrar kazanmayı başardı.
Pazar günkü seçimin sonucu hangi tezin doğru olduğunu ortaya koyacak ancak, Akşener’in masa içerisinde yaşadığı krizler bununla da sınırlı değildi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla yakınlığı hep gündemde oldu. Akşener defalarca İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adaylığına sıcak baktığını ifade etse de, İmamoğlu hakkındaki açıklamarında hep daha netti. ‘’İmamoğlu’nun yüzünde Rabii Yessir’’ gördüm sözleri günlerce gündemi meşgul etti.
Kılıçdaroğlu’na karşı İmamoğlu’nu desteklediği ve CHP’yi içeriden bölme iddiaları haftalarca havada uçuştu. Bu iddiaların doruğa çıktığı olaysa, İmamoğlu hakkında siyasi yasak kararının ardından, Akşener’in İmamoğlu’na makamında sarılarak verdiği pozlar ve beraber miting düzenlemeleri oldu. Ve elbette tüm bunlar yaşanırken Kılıçdaroğlu’nun Almanya’da olması…
Tüm bu polemikleri bir kenara bırakacak olursak, kadın bir lider olarak Akşener’in miting alanlarında kadınları öncelediği bir gerçek. Anaç bir mizaç sergilemesinin yanında Meclis’te kürsüye kurşun atacak kadar da ‘’Asena’’. Bu nedenle destekçileri ona Margaret Thatcher’dan esinlenerek ‘’Demir Lady’’ lakabını uygun gördü.
MUHARREM İNCE: ÜÇÜNCÜ YOLUN MAĞDUR TEMSİLCİSİ
Seçimin son düzlüğünde en çok konuşulan lider, hiç şüphesiz ki Memleket Partisi lideri Muharrem İnce. Özellik le CHP’nin oylarını böldüğü suçlamasıyla adaylığına büyük tepki gösterilen belki de tek lider o oldu.
Muharrem İnce rüzgarı aslında ilk- cumhurbaşkanı adayı olduğu bir önceki seçimi saymazsak-sosyal medyadan esti. Gençlerle birlikte yaptığı ve kendiyle özdeşleşen dansı, Tiktok’ta hüküm süren videolarıyla, İnce’nin iddiası, özellikle genç kuşağın oylarını silip süpürmekti. Gençlerin diline pelesenk olan sloganı ise şu: Ne Sağdan, Ne Soldan, Atatürk’ün yolundan.
Fakat muhalefetin oylarını bölme suçlaması, İnce’nin rüzgarını yavaş yavaş siyasi bir fırtınaya çevirdi. İnce’nin sosyal medya rüzgarıyla doldurduğu yelkenleri yine sosyal medya gazabıyla, büyük bir fırtınanın ortasında kaldı. Bu kez devreye İnce’yle ilgili seks kasedi iddiaları ortaya atıldı. İnce iddiaları kesin bir dille yalanladıktan sonra, cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildiği açıkladı. Ve belki de seçimin kaderini henüz seçim olmadan değiştiren siyasi olarak tarihe geçti.
Muharrem İnce’nin istifa ederken sarf ettiği şu sözler belli ki daha çok tartışılacak: ‘’Ne kadar kaçak FETÖ’cü varsa bana saldırıyor. Her gün dövüştüm bunlarla. Pazar günü sandığa gidiyoruz. Memleket Partisi Türkiye için önemlidir. Mutlaka o mecliste olmalıyız. Memleket Partisine her evden bir oy istiyorum. Atatürkçüler o mecliste olmalıdır. Türkiye’nin sigortası Memleket Partisi’dir. Adaylıktan çekiliyorum, bunu memleket için yapıyorum. Türkiye’ye üçüncü seçenek önerdim. Bir kanal açmaya çalıştım. Bu kanalı başaramadık. Kaybettiklerinde suçu bana atmasınlar bahaneleri kalmasın.”
patronlardunyasi.com